Press "Enter" to skip to content

Vize Macerası

Last updated on October 18, 2011

Bu dönemin başlarında 3 arkadaş kafaya koyduk, dil eğitimi için yurtdışına gitmeye karar verdik. Uzun süren araştırmalar sonucu Londra, Brighton, Sydney, Boston, Seattle gibi seçenekler arasından Amerika’daki Boston şehrini seçtik ve Embassy CES dil okuluna kayıt yaptırdık. Vize maceram da zaten bu noktada başlamış oldu. Tabi önce pasaportları çıkarttık, Ankara’daki Amerikan Konsolosluğu’ndan randevu aldık ve Amerika’ya ayak bastı parası dedikleri sevis ücreti ile başvuru ücretini yatırdık. Ardından işimizi şansa bırakmamak için bizden isteyebilecekleri bütün evrakları zaman darlığına rağmen titizlikle hazırladık. Bütün bu işlemleri yaparken Karya International firması danışmanlığımızı yaptı ve her konuda bizi yönlendirdi. Vize mülakatına gitmeden önce bize sorabilecekleri soruları ve vermemiz gereken cevapları da söylediler. Biz de kendimizden emin bir şekilde herhangi bir problem çıkmayacağı düşüncesiyle konsolosluğun yolunu tuttuk.

3 kişi aynı güne randevumuz vardı ve en erken benimkiydi. Ben gayet rahat bir şekilde vize alacağımı düşünerek içeri girdim ve beklemeye başladım. Parmak izi falan alındıktan sonra sıram geldiğinde mülakata girdim ve karşımdaki Amerikalı vize görevlisi nerede okuduğumu ve ne zaman mezun olacağımı sordu. Ben de bir ay sonra mezun olacağımı söyleyince adam yüzünü ekşitti sanki mezun olmak büyük bir suçmuş gibi 🙂 Ondan sonra da birkaç soru sordu ve kırık Türkçesiyle vizeyi veremeyeceğini çünkü Türkiye ile olan bağlarımın yeterince güçlü olmadığını söyledi. Ben tabi şok oldum ve dışarı çıktım sonra diğer 2 arkadaş vize mülakatına girdiler ve farklı bir gişeden hiçbir sorun yaşamadan vizelerini aldılar. Zaten olması gereken de buydu yeni mezun öğrenciler olarak İngilizce seviyemizi artırmak amacıyla dil okuluna gidiyorduk ve bütün şartlarımız vize almaya çok uygundu. Hazırladığımız o kadar belgeye bile bakma gereği duymadılar. Sonradan öğrendim ki ben konsolosluktaki en ters adama denk gelmişim. Kolay kolay vize vermeyen, verdiklerini de kıvrandıran bir arkadaşmış kendisi. Vize verip vermeme olayı tamamen gişedeki memurun iki dudağının arasındaki bir olay. Ters birisine denk gelince de benim vize işi olumsuz sonuçlandı.

Ardından hemen yeniden başvuru yapalım dedik çünkü hepimiz aynı şartlardayken iki kişinin vize alıp birinin alamaması çok saçmaydı. Bu sefer de randevuda problem çıktı çünkü Ankara Konsolosluğu yoğunluktan dolayı benim dil okulunun başladığı tarihten daha sonraya randevu verdi. Böyle durumlarda standart randevu prosedürü haricinde acil randevu talep edilebiliyormuş onu da denedik fakat reddettiler. Sonra son çare olarak İstanbul Konsolosluğu’ndan acil randevu talep ettik ve olumlu cevap geldi. Birkaç gün sonrasına randevu verdiler ve ben de daha önce topladığım belgeleri güncelleyerek randevu günü İstanbul’a gittim. Her ne kadar şampiyonluktan dolayı binaya astıkları kocaman Fenerbahçe bayrağı moralimi bozsa da ortam Ankara’ya göre daha sıcaktı. Yine parmak izi ve bekleme faslından sonra numaram yandı ve bu sefer karşıma sevimli tonton bi Amerikalı çıktı. Ankara’da mülakatlar seçiminize göre Türkçe veya İngilizce yapılırken İstanbul’da herkes kafasına göre hareket ediyormuş gibi geldi bana. İstanbul’da genelde ilk bir iki soruyu Türkçe sorup sonra İngilizce’ye dönüyorlar ve sizden de İngilizce cevap bekliyorlar. Çok saçmalamadan kısa cevaplar vermek en iyisi 🙂 Bizim tonton mülakatı sonuna kadar İngilizce götürdü 5-10 dakikalık bir görüşmeden sonra vizemi onayladı sağolsun.

Hem Ankara’da hem İstanbul’da yaptığım görüşmelerden öğrendiğim şey net olmak. Adamlar sizin kafanızda her şeyin net olduğunu bilmek istiyorlar, bir kararsızlık sezdiklerinde hoşlarına gitmiyor. Tabii benim gibi şanssızlık sonucu çok ters bir memura denk gelirseniz vize almanız baya zor olabilir. Karşıdaki insan tek bir soru sorup hiçbir belgeye bakmadan vizenizi reddebilir veya onaylayabilir. Bu biraz da şansınıza kalmış bir olay. Bu yüzden hızlı davranmak en iyisi, olası bir sorunda yeniden randevu alabilecek zamanınız kalırsa daha rahat olursunuz, benim gibi işkence çekmezsiniz 🙂

Share

Leave a Reply

%d bloggers like this: